14 Mayıs 2014 Çarşamba

Fosiller Ek Bölüm II

mantar ve fosili
Mantar
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 100 milyon yıl
Bölge: Myanmar
Resimdeki mantar fosili 100 milyon yıllıktır. Bu fosil, bundan 100 milyon yıl önce de, bu canlıların tüm
fonksiyonları ve özellikleriyle eksiksiz olarak var olduklarını, o günden bu yana da hiçbir değişime
uğramadıklarını göstermektedir. 18. yüzyılın ortalarından bu yana ortaya çıkarılan milyonlarca fosil örneği
de istisnasız aynı şekilde evrim yaşanmadığını ortaya koymaktadır. Bu nedenledir ki, ön yargılarından
uzaklaşan paleontologlar, evrimden ve Darwinizm'den de uzaklaşmaktadır. Bu gerçek, Darwin'i Yeniden
Keşfetmek isimli kitapta şöyle açıklanmaktadır:
"Paleontologların evrimdem uzun süredir uzaklaşmalarında şaşılacak bir şey yoktur. Aksinin olacağı da
görünmüyor... Biyoloji okurken bir patlama ile tüm canlıların aniden ortaya çıktığı görülür ve hiçbir fosil
evrimin yaşandığını göstermez." (Darwin'i Yeniden Keşfetmek, s.95)

kimyasal böcek ve fosili

Kimyasal Böcek
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 100 milyon yıl
Bölge: Myanmar
Cantharidae familyasına dahil olan resimdeki böcek, bundan 100 milyon yıl önce de canlıların kimyasal
savunma mekanizmaları kullandığını göstermesi açısından çok önemli bir örnektir. Oregon Üniversitesi'nden
amber uzmanı George Poinar'ın yayınladığı bilimsel makalelere göre, daha önce de fosil kayıtlarında kimyasal
savunma mekanizması kullanan canlı örnekleri bulunmuştu. Örneğin, Jura dönemine ait bazı mürekkep
balığı fosillerinin zehir keseleri, Dominik amberleri içinde asker termitlerin savunma salgıları, yine Dominik
amberleri içinde bu mekanizmayı kullanan bazı solucan türleri elde edilmişti. Ancak bu kadar eski tarihli
bir kimyasal böcek türünün, sahip olduğu bu mekanizmayı kullanırken fosilleşmiş haline daha önce hiç
rastlanmamıştı.
Eğer bir canlı, evrimcilerin sözde ilkel bir yaşam olduğunu öne sürdükleri 100 milyon yıl önce son
derece kompleks olan bir savunma mekanizmasına sahipse ve bunu tam olarak kullanıyorsa, bu durumda
 elbette evrimden söz etmek mümkün değildir.

Yukarıdaki resimde düşmanının üzerine kimyasal salgı püskürtürken fosilleşmiş olan kimyasal böcek 
görmektesiniz.

karınca aslanı ve fosili
Karınca Aslanı
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 100 milyon yıl
Bölge: Myanmar
Evrimcilerin bilim dışı iddialarına göre kelebekle fil, balinayla karınca, orkidelerle ısırgan otları, insanlarla
balıklar sözde aynı ortak ataya sahiptirler. Böyle bir iddianın doğru olup olmadığını gösterebilecek en
önemli delil fosil kayıtlarıdır. Fosil kayıtlarında bir canlının bundan on binlerce, on milyonlarca hatta yüz
milyonlarca yıl önceki hali tam olarak muhafaza edilmiştir. Böylece, canlının geçmişte yaşamış örneklerine
bakılarak, sözde bugünkü halini alana kadar hangi hayali ara aşamalardan geçtiği görülebilir, hatta sözde
ortak ataların izlerine rastlanabilir. Ne var ki fosil kayıtlarına bakıldığında evrimcilerin iddia ettiği gibi
herhangi bir ara aşama görülmez, herhangi bir ortak ataya da rastlanmaz. Milyonlarca fosil örneği, canlıların
hep aynı kaldıklarını hiç değişmediklerini, yani evrimin büyük bir yalandan ibaret olduğunu göstermiştir.
Bu fosillerden biri de resimdeki 100 milyon yıllık karınca aslanıdır.

akrep sineği ve fosili
Akrep Sineği
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 100 milyon yıl
Bölge: Myanmar
Evrimci yayınlarda, elde edilen her fosil örneği sanki evrim teorisine destekmiş gibi yansıtılır. "Atalarımızın
 izine rastlandı", "Böceklerin evrimi sonunda anlaşıldı", "Sineklerin atası bulundu" gibi manşetlerle yayınlanan
haberlerdeki bilgiler dikkatlice incelendiğinde, elde edilen bulgularda evrimi destekleyen hiçbir unsur
olmadığı açıkça görülür. Hatta bu bulgular tam tersine evrimi çürüten bilgiler içerir. Ancak taraflı yayınlarla
 gerçekler gizlenir, bilimsel veriler göz ardı edilir ve bilimin ortaya koyduğu gerçek yerine Darwinistlerin
hayali hikayeleri ve masalları anlatılır. Ancak artık kitlelerin bu masallara inanması mümkün değildir. Zira,
resimdeki örnekte olduğu gibi sayısız fosil, halkın gözleri önüne getirilmiştir ve canlılığın kökeninin evrim
olmadığı reddedilmesi mümkün olmayan delillerle ispatlanmıştır.

bataklık böceği ve fosili
Bataklık Böceği
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Polonya
Darwinistler biraz çamur, biraz da yıldırımlar, fırtanalar gibi doğa olayları biraraya geldiğinde, eğer yeterince
uzun zaman tanınırsa, güllerin, karanfillerin, kuşların, böceklerin, şehirler inşa eden, atomun parçacıklarını
araştıran, senfoniler besteleyen, uzaya giden insanların tesadüflerin eseri olarak ortaya çıkabileceğini iddia
ederler. İlkokul çağındaki bir çocuğun dahi mantıksız bulacağı bu komik ve mantık dışı iddiayı sırf ideolojik
kaygıları nedeniyle "ciddiyetle" savunurlar. Evrimci George Wald, Scientific American dergisinde yayınlanan
yazısında, yeterince zaman tanındığında tesadüfün herşeyi başaracağını uzun uzun anlatmış ve şu yorumda
bulunmuştur:
"Bu kadar uzun bir sürede imkansız imkanlı olur, imkanlı olası olur ve sonunda olası olan kesinleşir.
İnsanın sadece beklemesi gerekir, zamanın kendisi mucizeleri gerçekleştirir." (Phillip Johnson, The Wedge of
Truth, Intevarsity Press, Illinois, 2000, s.50)

Wald'un bu cümleleri evrimci mantıksızlığının en çarpıcı örneklerinden biridir. Oysa değil iki milyar yıl, iki
yüz milyar yıl da geçse taşın toprağın, hisseden, düşünen, karar alan, sevinen,  eser meydana getiren,
araştırma yapan, seven, sevilen insanlara dönüşmesi mümkün değildir. Canlılık kör tesadüflerin eseri değil,
üstün ve güçlü olan Rabbimiz'in eseridir.

salyanoz kabuğu ve fosili
Salyangoz Kabuğu
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 100 milyon yıl
Bölge: Myanmar
Resimdeki amber 100 milyon yıllıktır ve içinde bir salyangoz kabuğu fosilleşmiştir. Günümüzdeki salyangoz
kabuklarıyla bundan 100 milyon yıl önce yaşamış olanlar arasında hiçbir fark olmaması, evrimcilerin
iddialarını tam anlamıyla geçersiz kılmaktadır. Eğer salyangozlar evrimcilerin iddia ettiği gibi evrimleşmiş
olsalardı, bundan 100 milyon yıl önce yaşamış olanların kabuk yapılarının günümüzdekinden çok farklı olması
gerekirdi. Ancak arada en küçük bir fark dahi yoktur ve bu farksızlık, evrimin hiçbir zaman yaşanmadığının,
canlılığın kökeninin Yaratılış olduğunun delillerinden biridir.

sinek, toxoneura, fosil
Sinek (Toxoneura)
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Polonya
Bilimsel bulguları tarafsız olarak değerlendiren bilim adamları, Darwin'in iddialarının geçersiz olduğunu
kolaylıkla görmektedir. Örneğin Darwin'in öne sürdüğü, tüm canlı türlerinin zaman içinde meydana gelen
küçük kalıtsal değişikliklerle var olduğu iddiası bugüne kadar hiçbir bilimsel veriyle desteklenmemiştir.
Elde, evrimcilerin hayal güçlerinin ürünü olan hikayeler ve ideolojik ısrarları dışında hiçbir şey yoktur. Ünlü
İngiliz biyolog Brian Goodwin de, Darwinizm'in bilimsel olarak desteklenmeyen bir teori olduğunu şöyle ifade
tmektedir:
"Darwin'in, hayat ağacının zaman içinde küçük kalıtsal farklılıkların birikimi sonucunda oluştuğu
varsayımlarının hiçbir desteği yok görünmektedir. Hayatın beliren özelliklerinden, yani balıklar ve amfibiyenler,
solucanlar ve böcekler, atkuyrukları ve otlar gibi bir canlı grubunu diğerinden ayıran niteliklerden başka bir
süreç sorumlu olmalıdır." (Phillip Johnson, The Wedge of Truth, Intevarsity Press, Illinois, 2000, s.72)

Goodwin "Canlı gruplarının ortaya çıkışından başka bir süreç sorumlu olmalıdır" derken, aslında Yaratılış
gerçeğine işaret etmekte, ancak bunu açıkça ifade etmekten kaçınmaktadır. Brian Goodwin'in açıkça
söylemekten kaçındığı gerçek, akıl ve vicdan sahipleri tarafından hemen görülmektedir.

sürüngen ayağı ve fosili
Sürüngen Ayağı
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 100 milyon yıl
Bölge: Myanmar
Amber içindeki fosiller, bundan on milyonlarca yıl önceki ormanlarda nasıl bir yaşam olduğunu ortaya
koyan önemli delillerdir. Amberler üzerinde yapılan araştırmalar, sadece amberin içindeki canlı hakkında
değil, bu canlının yaşamış olduğu ortam ve çevresindeki diğer canlılar hakkında da bilgi verir. Resimdeki
100 milyon yıllık sürüngen ayağı fosili ise, söz konusu canlıların aradan geçen bunca zamana rağmen hiçbir
değişime uğramadığını, bugün sürüngenler hangi özelliklere sahipse ve nasıl yaşıyorsa 100 milyon yıl önce de
aynı şeylerin geçerli olduğunu göstermektedir.

cüce altı gözlü örümcek ve fosili, Onopidae
Cüce Altı Gözlü Örümcek (Onopidae)
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Polonya
Derek Ager, The Nature of The Fossil Record adlı kitabında önemli bir itirafta bulunur ve şöyle der:
"Öğrenci olarak öğrendiğim bütün evrim hikayelerinin hemen hemen tamamının şu anda çürütülmüş olması
önemli olmalı." (Ager, D., V., “The Nature of The Fossil Record”, Proceedings of the Geological Association,
vol. 87, no. 2 (1976), s. 131-159)

Derek Ager bu satırları 1976'da yazmıştır. Bugün bilim ve teknolojinin geldiği seviyede ise, evrimin
tüm hikayelerinin yalan olduğu ispatlanmıştır. Bu gerçeği ifşa eden en önemli bulgulardan biri fosil
kayıtlarıdır. Resimdeki 50 milyon yıllık örümcek gibi sayısız örnek, evrimi yerle bir etmiştir.

yalancı çiçek böceği ve fosili
Yalancı Çiçek Böceği (Scraptiidae)
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Polonya
Bundan 50 milyon yıl önce yaşamış olan bir canlı bugün sahip olduğu tüm organlara ve fiziksel özelliklere
eksiksiz olarak sahipse, bu canlının sözde evrim geçirerek günümüzdeki haline kavuştuğunu söylemek
mümkün değildir. Yaklaşık 150 yıldır yapılan araştırmalar, bilinen 1 milyondan fazla türü olan böceklerin
sözde ortak atasının ne olduğu konusunda hiçbir bilimsel cevap ortaya koyamamıştır. Bundan sonra da
bir cevap bulabilmesi mümkün değildir, çünkü böcekler herhangi bir sözde ortak atadan türememiştir
ve sahip oldukları özellikleri de evrimsel bir süreçle kazanmamıştır. Her bir tür kendisine has özelliklerle
 yaratılmış ve soyunu devam ettirdiği müddetçe de herhangi bir değişikliğe uğramamıştır. Fosil kayıtları bu
gerçeğin en önemli delilidir.

arı sineği ve fosili
Arı Sineği
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Polonya
Yaklaşık 150 yıldır yapılan fosil araştırmaları sonucunda iki farklı canlı türünün birbiriyle bağlantılı olduğunu
gösteren bir tane bile ara form fosili bulunamamıştır. Bulunan her fosil, canlıların sahip oldukları tüm özelliklerle
 birden bire var olduklarını, yani yaratıldıklarını ortaya koymaktadır. Bu fosillerden biri de resimde görülen 50
milyon yıllık arı sineği fosilidir. Aradan geçen tam 50 milyon yıla rağmen hiç değişmeyen, tüm özellikleriyle
varlıklarını aynen devam ettiren arı sinekleri evrimin yalan olduğunun canlı birer delilidir.

sinek, simuliidae, fosil
Sinek (Simuliidae)
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Polonya
Evrimcilerinin iddiaları doğru olsaydı, canlı türleri ilk ortaya çıktıkları günden bu yana sürekli değiştikleri için,
bundan on milyonlarca yıl önce yaşayan türlerle günümüzde yaşamakta olanların birbirine hiç benzememesi
gerekirdi. Tüm türlerde gelişme, değişme ve ilerleme gözlenmesi lazımdı. Ancak fosil kayıtları bu durumun
tam tersini göstermektedir. Evrimci makalelerde ve dergilerde anlatılan ilerleme hikayeleri hayal ürünüdür,
gerçekle bağlantısı yoktur. Bu durum evrimci kitaplarda dahi anlatılmaktadır:
"Evrimde bir "ilerleme" olmuş mudur? Günümüzdeki bitkiler ve hayvanlar, kendilerinden önce gelenlerden
daha mı gelişmiştir, ya da en azından daha mı komplekstir? Elbette hayır." (Richard Ellis, Aquagenesis, The
Origin and Evolution of Life in the Sea, Penguin Books, 2001, s. 7)

taş böceği, scydmaenidae, fosil
Taş Böceği (Scydmaenidae)
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 100 milyon yıl
Bölge: Myanmar
Bir canlının sözde evrimsel gelişmesini tamamlaması için 100 milyon yıl oldukça uzun bir süredir. Eğer
evrimciler doğru söylüyor olsaydı, aradan geçen 100 milyon yıl içinde taş böcekleri değişe değişe çok farklı bir
canlıya dönüşmeli, bugünkü taş böcekleriyle aralarında neredeyse hiçbir benzerlik olmamalıydı. Ancak 100
milyon yıl geçmesine rağmen, diğer tüm canlılar gibi, taş böcekleri en küçük bir değişiklik dahi geçirmemişlerdir.
 100 milyon yıl önceki taş böcekleri neyse, günümüzde yaşamakta olanlar da odur. Bu durumda evrimden söz
etmek mümkün değildir.

bostan sineği ve fosili, Tipulidae
Bostan Sineği (Tipulidae)
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 100 milyon yıl
Bölge: Myanmar 
Fosil kayıtları evrimciler açısından son derece önemlidir, çünkü evrimin yaşanıp yaşanmadığının en net ve
kolay anlaşılabileceği veriler ortaya koyar. Bu nedenledir ki Fransız zoolog Pierre Grasse şöyle der:
"Natüralistler evrim sürecinin sadece fosil formlarıyla ortaya çıkarıldığını unutmamalıdırlar. Bu sebeple 
paleontoloji bilgisi ön koşuldur, sadece paleontoloji onlar için evrime kanıt sağlayabilir." 
(Pierre Grasse, Evolution of Living Organisms, New York: Academic Press, 1977, s. 297)
Ancak paleontologların 150 yıldır yaptıkları çalışmalar, evrimcileri çok büyük hayal kırıklığına uğratmıştır.
Geçmişin izleri olan fosiller, evrimcilerin iddialarını destekleyebilecek hiçbir bulgu sunmamıştır. Elde edilen tüm
fosiller istisnasız olarak aynı gerçeği söylemektedir: "Canlılar kör tesadüflerin değil, üstün akıl sahibi Rabbimiz'in
eseridir."

sahte delici böcek ve fosili, Throscidae
Sahte Delici Böcek (Throscidae)
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Polonya
Darwinistlerin en etkin olarak kullandıkları propaganda yöntemlerinden biri, hiç olmamış şeyleri yaşanmış bir
gerçek gibi çok detaylı olarak hikayeleştirmektir. Örneğin mutasyonların ve doğal seleksiyonun canlılık
oluşturma, yeni bir tür meydana getirme gibi vasıfları olmadığı halde evrimci makalelerde uzun uzun
mutasyonlar ve doğal seleksiyon anlatılır. Bu iki hayali mekanizmaya sözde yaratıcı (Allah'ı tenzih ederiz) bir güç
atfedilir. Gerçekler ise çok farklıdır. Ne var ki bu yoğun telkin nedeniyle, konu hakkında bilgisi olmayan pek çok
insan evrimi bilimin ayrılmaz ve reddedilemez bir parçası zanneder. Oysa bilim, evrim teorisini çoktan tarihin
tozlu raflarına kaldırmıştır bile. Arthur Koestler, evrimin iki önemli mekanizması olarak gösterilen (gerçekte
ise hiçbir gücü ve etkisi olmayan) doğal seleksiyon ve mutasyonlar hakkında halkın nasıl yanlış yönlendirildiğini
şöyle anlatır:
"Bu arada eğitimli halk Darwin’in rastgele mutasyonların sihirli formülü ve doğal seleksiyonun evrimin beklediği 
tüm cevapları sağladığına inanmaya devam ediyor; rastgele mutasyonların alakasız olduğunun ve doğal 
seleksiyonun gereksiz bir tekrar olduğunun farkında değiller." 
(Luther D. Sunderland, Darwin’s Enigma, Master Book Publishers, California, 1988, s.32)

opliones ve fosili
Opliones
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Baltık Bölgesi, Jantarny, Rusya
Yaklaşık 6.400 türü olduğu tahmin edilen Opliones takımındaki canlılar, Arachnida (Örümceğimsiler)
sınıfındadırlar. Tek bir proteinin nasıl oluştuğunu, ilk canlılığın nasıl ortaya çıktığını açıklamaktan aciz olan
 evrim teorisi, on milyonlarca yıldır değişmeden kalan canlılar konusunda da sessizdir. Evrimcileri sessizliğe
mahkum eden canlılardan biri de, resimdeki 50 milyon yıllık Opliones'dir. Oplionesler'deki 50 milyon yıldır
 süregelen değişmezlik evrim teorisiyle açıklanabilir bir durum değildir. Bu bilginin gösterdiği tek gerçek
vardır: Yaratılış.

çulluk sineği ve fosili
Çulluk Sineği
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Polonya
Darwinizm'in temel iddiası, canlıların sürekli değiştikleri ve aşamalı olarak gelişerek sözde evrim sürecinde
ilerledikleridir. Ne var ki, somut bulgulara bakıldığında Darwinistlerin bu hayali hikayesini destekleyen hiçbir
delile rastlanmaz. Darwinizm, yaklaşık 150 yıldır, bilimsel bilgilerle bir kere dahi doğrulanmamış, tam tersine
elde edilen her bulgudan darbe almıştır. Bu bulgulardan biri de resimdeki 50 milyon yıllık çulluk sineği fosilidir.
Bu fosil diğer tüm sinek türleri gibi, çulluk sineklerinin de değişmediklerinin, yani evrim geçirmediklerinin
ispatıdır.

deve sineği ve fosili, raphidioptera
Deve Sineği (Raphidioptera)
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Santana Oluşumu, Brezilya
Yaklaşık 150 türü olduğu tahmin edilen deve sinekleri Raphidioptera takımına dahildir. Deve sinekleri de,
evrimin hiçbir zaman yaşanmadığını gösteren canlılardan biridir. Aslında fosil kayıtlarının evrimi
desteklemediği bilim çevrelerinin çok iyi bildikleri bir gerçektir, ne var ki evrim teorisine karşı duyulan
ideolojik bağımlılık nedeniyle bu gerçek bir türlü kabul edilemez. Richard Ellis, Aquagenesis, The Origin and
Evolution of Life in the Sea (Denizlerdeki Yaşamın Başlangıcı ve Evrimi) adlı kitabında, fosillerin evrimin
öngördüğü değişimi değil, durağanlığı ispatladığını şöyle ifade eder:
"Fosillerden elde edilen deliller, türler ya da türler arasındaki ilişkiler hakkındaki sorulara hazır 
cevaplar sunmuyor, fakat tam tersine yeryüzündeki canlılık tarihinin durağanlığını ve kompleksliğini 
gösteriyor." 
(Richard Ellis, Aquagenesis, The Origin and Evolution of Life in the Sea, Penguin Books, 2001, s. 6)

sırtlan kafatası ve fosili
Sırtlan Kafatası
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 73 milyon yıl
Bölge: Da Li, Yun Nan, Çin
Evrim tarihi sayısız sahtekarlığa sahne olmuştur. Çeşitli soyu tükenmiş fosiller veya birkaç kemik parçası
hayali ara geçişe delil gibi gösterilmeye çalışılmış, günümüzde yaşayan canlıların fosilleri yıllarca evrimleşmekte
olan canlılar olarak kamuoyuna sunulmuştur. Fakat fosiller üzerindeki bu aldatıcı spekülasyonların yerini
uzun bir zamandır bir sessizlik kaplamıştır. Çünkü resimde görülen 73 milyon yıllık sırtlan kafatasında görüldüğü
gibi, günümüz canlılarının büyük bir bölümünün milyonlarca yıl önce bugünkü halleriyle yaşamış olduğu ve
dolayısıyla evrim geçirmedikleri anlaşılmıştır. Şimdi artık, evrimcilerin insanın evrimi hikayesi üzerinde
yapmakta oldukları sahtekarlıkların ve spekülasyonların da son bulma vakti gelmiştir.

vaşak kafatası ve fosili
Vaşak Kafatası 
Dönem: Senozoik zaman, Paleosen dönemi
Yaş: 65 milyon yıl
Bölge: Ma Ling Dağı, Çin
Allah'ın yarattığı evren kusursuz yaratılış harikalarının bulunduğu eşsiz bir evrendir. Burada yaratılmış olan her
güzellik, Allah'ın üstün aklının ve sanatının birer tecellisidir. Allah yoktan var eder ve O'nun yaratmasında sınır
yoktur.
Darwinizm insanlara, kusursuz detayların bulunduğu bir evrende yaşadığımız gerçeğini unutturmaya çalışır.
Oysa sayısız canlıya bakan ve bu canlıların, resimde görülen 65 milyon yıllık vaşak kafatasında olduğu gibi,
milyonlarca yıl önce de aynı şekilde yaşadıklarını gören bir insan, bu telkinden kurtulup bir harikalığın içinde
yaşamakta  olduğuna kesin kanaat getirecektir. Tüm varlıklar Yüce Rabbimiz'in eseridir.

çakal kafatası ve fosili
Çakal Kafatası 
Dönem: Senozoik zaman, Paleosen dönemi
Yaş: 51 milyon yıl
Bölge: Gao Xiong, Tayvan
Bugüne kadar canlı türlerinin sözde ortak atalarını gösteren bir fosil bulunamamıştır. Canlıların sürekli
değiştiklerine dair de fosil kayıtlarında hiçbir iz yoktur. Peki neden Darwinistler teorilerinde bu kadar
ısrarcıdırlar? Acaba neden canlıları Allah'ın yarattığına dair bu kadar delil varken, onlar canlıların evrimleştikleri
iddiasını savunmaya devam ederler? Bunun nedeni ideolojiktir. Evrim teorisini savunmak, materyalist ve
ateist ideolojiler için hayati bir önem taşır.
Darwinistler evrim teorisinde ısrarcı davranadursunlar, fosil kayıtları sürekli yeni delillerle evrimi yıkmaya
devam etmektedir. Resimde görülen 51 milyon yıllık çakal kafatası bu durumun örneklerindendir. Resimdeki
fosil, tıpkı kaplanların, kaplumbağaların, tilkilerin, vaşakların, aslanların, gergedanların ve diğer tüm
canlıların olduğu gibi, çakalların da hiçbir değişim geçirmediğini ortaya koymaktadır.

leopar kafatası ve fosili
Leopar Kafatası 
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 73 milyon yıl
Bölge: Qi Pan, Yun Nan, Çin
Darwinistlerin tuzakları, insanları aldatma yöntemleri, artık bir anlam taşımamaktadır. İnsanlar, Yaratılış
gerçeğini açıkça gösteren atlaslar, canlıların hiçbir değişim geçirmediklerini belgeleyen sayısız fosil örneği
karşısında tüm varlıkların yoktan yaratılmış olduklarını net olarak görmüşlerdir. Darwinist aldatmaca deşifre
olmuş, etkisini yitirmiştir.
73 milyon yıllık bu leopar kafatası fosili, canlıların değiştiğine dair hikayelerin tümüyle geçersiz olduğunu
görmek için yeterli bir delildir. Bize, leoparların 73 milyon yıl önce de aynı özelliklerle yaşamış olduğunu
göstermektedir.

zebra kafatası ve fosili
Zebra Kafatası 
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 45 milyon yıl
Bölge: Xi An, China
Allah her canlıyı farklı görünümde ve biçimde yaratmıştır. Yaşama şekilleri, ihtiyaçları birbirinden farklı
olduğu gibi, beden yapılarında da derin farklılıklar bulunmaktadır. İşte bu nedenle ele geçirilen fosilleri
tanımlamak zor değildir. Fosili bulunan canlının tüm anatomik özelliklerini kalıntılardan anlamak mümkündür.
Resimde görülen 45 milyon yıllık zebra fosili de bu ayrımı açıkça göstermektedir. Fosil özelliklerinden canlının
günümüz zebralarından hiçbir farkı olmadığı açıkça görülmektedir.
Kuşkusuz bu, Allah'ın büyük bir mucizesidir. Eldeki bilimsel kanıt, evrimci bile olsalar, bilim adamları için
reddedilemeyecek bir kesinlik taşımaktadır. Canlıların değişmedikleri, yani herhangi bir evrim sürecinden
geçmedikleri somut bir bilimsel bulgudur.

asya vahşi atı kafatası, fosil
Asya Vahşi Atı Kafatası 
Dönem: Senozoik zaman, Oligosen dönemi
Yaş: 33 milyon yıl
Bölge: Yun Nan, China
Atın evrimi senaryosu, Darwinizm'in en bilinen sahtekarlık örneklerinden biridir. Günümüzde pek çok evrimci
nin geçersizliğini itiraf etmek zorunda kaldığı bu senaryo, hala bazı fanatik Darwinistler tarafından
savunulmaktadır. Oysa olağanüstü tutarsızlıklar barındıran ve bilimsel hiçbir delili olmayan bu iddia tam
anlamıyla yalanlanmış durumdadır. Bunun kuşkusuz en önemli göstergelerinden biri, milyonlarca yıl öncesinden
 değişmeden kalmış haldeki at fosilleridir. Yukarıda resmi görülen 33 milyon yıllık Asya vahşi atı kafatası, şu an
da yaşamakta olan Asya vahşi atlarının günümüzden 33 milyon yıl önce aynı şekilde yaşadıklarını
göstermektedir. Bu delil başlı başına Darwinizm'in her türlü iddiasını, her türlü yalanını yıkmaya yeterlidir.

rakun kafatası ve fosili
Rakun Kafatası 
Dönem: Senozoik zaman, Pliosen dönemi
Yaş: 4,3 milyon yıl
Bölge: Gan Su, Çin
Günümüz canlılarının milyonlarca yıllık fosil örnekleri, canlıların tarihinde bir dönüşüm, türden türe bir
evrim yaşanmadığını ortaya koymaktadır. Bu gerçek, karıncadan kelebeğe, bozayıdan kertenkeleye, meyve
sineğinden zürafalara kadar geçerlidir. Darwin'in evrim teorisi, bilimsel bulgularla desteklenen bir teori değildir.
 Darwin'den beri hiçbir delil ortaya koyamamıştır. Ve fosil kayıtları gün geçtikçe Darwinizm'in delilsizliğini
tüm açıklığıyla gözler önüne sermektedir. Resimde görülen 4,3 milyon yıllık rakun kafatası fosili, Darwinistlerin
 büyük bir yanılgı içinde olduklarını açıkça ilan etmektedir.

tibet, yaban eşeği, kafatası, fosil
Tibet Yaban Eşeği Kafatası
Dönem: Senozoik zaman, Oligosen dönemi
Yaş: 29 milyon yıl
Bölge: Yin Chuan, Çin
Evrimcilerin, yaban eşeklerinin sözde evrimsel atasını gösterme gayretleri boşunadır. Fosiller, yaban eşeklerinin
herhangi bir canlıdan türemediklerini, hep eşek olarak var olduklarını ispatlamıştır. 29 milyon yıl önce
yaşamış olan eşeklerin, günümüz eşekleriyle aynı olduğunu gösteren resimdeki fosil, tüm evrimci iddiaları
susturmaktadır. Canlılar, mutasyonların ve kör tesadüflerin neticesinde meydana gelmemiştir. Tüm canlı
türlerini, üstün yaratma gücüne sahip olan Yüce Allah yaratmıştır.

maymun kafatası ve fosili
Maymun Kafatası
Dönem: Senozoik zaman, Oligosen dönemi
Yaş: 32 milyon yıl
Bölge: Qing Dao, Çin
Bugüne kadar yarı maymun yarı insan özelliği taşıyan bir tane bile fosil bulunamamıştır. Bir zamanlar sözde
insanın evrimine delil olarak öne sürülen fosil örneklerinin birer sahtekarlık ürünü olduğu ortaya çıkmış
ve bunların hepsi evrimciler tarafından geri çekilmiştir. Geriye Darwinistlerin hayal ürünü senaryoları dışında
bir şey kalmamıştır.
Somut bulgular, maymunların hep maymun, insanların hep insan olarak var olduklarını, evrimin bir
yalan olduğunu ispatlamıştır. Bu bulgulardan biri de resimdeki 32 milyon yıllık maymun kafatası fosilidir.

deve kafatası ve fosili
Deve Kafatası
Dönem: Senozoik zaman, Pliosen dönemi
Yaş: 3,9 milyon yıl
Bölge: Gan Su, Çin
Evrimcilerin iddialarına göre, deve gibi dev bir memelinin büyük kafatasının, uzun boynunun, hörgüçlerinin
bugünkü görünümünü alması için seri halinde birçok mutasyon gerçekleşmeli, bunların sonucunda boynu yarı
gelişmiş, kafa şekli garip bir hal almış, hörgüçleri tam oluşmamış sayısız ara canlının yaşamış olması gerekirdi.
 Bu hayali ara canlılara fosil kayıtlarında sıkça rastlanması, resimdeki gibi tam oluşmuş deve örneklerinin ise
milyonlarca yıl öncesine ait hiçbir izinin bulunmaması gerekirdi. Ama fosil kayıtlarından elde ettiğimiz veriler,
hayali ara formların hiç yaşamadığını, develerin herhangi bir ara aşamadan geçmediklerini, hep deve olarak
var olduklarını göstermektedir.

gri tilki kafatası ve fosili
Gri Tilki Kafatası 
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 78 milyon yıl
Bölge: Lan Zhou, Gan Su Bölgesi, Çin
Hakkında sayısız sahte delil üretilen, olmayacak senaryolarla ayakta tutulmaya çalışılan evrim teorisi artık
yolun sonuna gelmiştir. İnsanlar, büyük bir aldatmaca ile karşı karşıya olduklarını anlamışlardır. Bu noktadan
sonra Darwinistlerin üretecekleri hiçbir senaryonun bir etkisi yoktur; bu çöküş durmayacaktır. Çünkü
bilim evrimi tam anlamıyla reddetmiştir.
78 milyon yıllık gri tilki kafatası bu çöküşün gerçekleşmesini hızlandıran sayısız delilden biridir. Darwinizm,
yaşayan fosiller karşısında tam anlamıyla yok olmuştur.

balıkçı sansar kafatası ve fosili
Balıkçı Sansar Kafatası
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 78 milyon yıl
Bölge: He Zheng, Gan Su, Çin
Allah yoktan var etmeye kadir olandır. Bu gerçeği düşünmekten uzak olan Darwinistler, Allah'ın dilediği zamanda
bir canlıyı dilediği şekilde, yalnızca "Ol" emriyle yarattığını anlayamaz veya kendilerince kabul etmek
istemezler. Darwinistlerin ortaya sundukları mantıksız senaryoların, sahte delillerin kökeninde bu
inançsızlıkları, gerçeklerden habersiz olmaları yatar. Fakat bilimsel delillere Darwinist büyünün etkisiyle
bakmayan kişiler, yeryüzünde muhteşem bir yaratılışın hakim olduğunu anlamakta zorlanmazlar. Gerçekler
çok açıktır. Canlılar mükemmel şekilde yaratılmış, kusursuz bir sistemle donatılmışlardır. Yaratıldıkları
andan itibaren, nesiller boyunca aynıdırlar.
Resimde görülen 78 milyon yıllık balıkçı sansar kafatası da bu gerçeğin temsilcilerindendir.

karayip keşiş foku kafatası ve fosili
Karayip Keşiş Foku Kafatası
Dönem: Senozoik zaman, Pliosen dönemi
Yaş: 3,1 milyon yıl
Bölge: Yun Nan, Çin
Darwinistler, 530 milyon yıl önce var olmuş bir trilobit gözünü açıklayamazlar. Darwinistler, denizdeki,
karadaki, havadaki canlıların nasıl aniden ortaya çıktıklarını ve soyları devam ettiği müddetçe değişmediklerini
 açıklayamazlar. Darwinistler, türlerin birbirine dönüştüğünü iddia eder, fakat bu hayali dönüşümde tek bir
hücrenin nasıl farklı fonksiyonlar üstlenebilecek şekilde değişebileceğini açıklayamazlar. Darwinizm açmaz
içinde bir teoridir ve yeni fosil delilleriyle her geçen gün bir kademe daha yok olmaktadır. Resimde görülen
3,1 milyon yıllık Karayip keşiş foku kafatası fosili, bu yok oluşu hızlandıran delillerden biridir.

gergedan kafatası ve fosili
Gergedan Kafatası
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 75 milyon yıl
Bölge: Gan Su, Çin
Darwinistlerin iddiası şudur: Canlılar birbirlerinden türemiş ve zaman içinde değişerek bugünkü görünümlerini
almışlardır. Eğer bu iddia doğruysa, bunun fosil kayıtlarından anlaşılması gerekir. Fakat fosil kayıtları bize,
bugünkünden farksız milyonlarca yıllık canlılardan başka bir şey sunmamaktadır. Darwinist iddianın doğruluğu
nu gösteren tek bir ara form bile bulunmamaktadır. En küçüğünden en büyüğüne bütün canlılar bugünkü
halleriyle milyonlarca yıl önce de yaşamışlardır. Resimdeki 75 milyon yıllık gergedan kafatası bunun
örneklerinden  biridir. Milyonlarca canlı değişmemişse, kuşkusuz insanın değişmiş olduğunu iddia etmenin
de akılcı ve bilimsel bir temeli yoktur. İnsan, tarihte de insan olarak yaşamış ve hiçbir değişime uğramamıştır.

Hint Misk Kedisi Kafatası ve fosili
Hint Misk Kedisi Kafatası
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 40 milyon yıl
Bölge: Gan Su, Çin
Stephen Jay Gould, 1993 yılında, Natural History dergisindeki yazısında canlıların fosil kayıtlarında hep
aynı yapılarıyla gözlenmeleri konusunda şöyle demektedir:
"Birçok fosil türünün jeolojik yaşam süresi boyunca durağanlığı ya da hiçbir değişim geçirmeyişi, tüm
paleontologlar tarafından sözle ifade edilmeksizin onaylanmıştır. Ancak asla üzerinde etraflıca
çalışılmamıştır... Durağanlığın çok yaygın olması, fosil kayıtlarının utandırıcı bir özelliği haline geldi, ama
 yokluğun (ki bu evrimin yokluğudur) bir ilanı olarak göz ardı edilmiş olarak bırakıldı." (S. J. Gould, 'Cordelia's
Dilemma', Natural History, Şubat, s. 10-18)

Fosil kayıtlarındaki durağanlığın evrimciler tarafından "utandırıcı" olarak nitelendirilmesinin ise tek sebebi vardır:
Canlıların hiçbir değişim geçirmemeleri, evrim teorisinin sonu demektir. Evrimin hiç yaşanmadığını gösteren bu
bilgi, Yaratılış gerçeğini teyit etmektedir..

zürafa kafatası ve fosili
Zürafa Kafatası 
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 65 milyon yıl
Bölge: Meng Gu, Çin
Zürafalar, uzun boyunlarıyla dikkat çeken canlılardır. Darwinistler bu olağanüstü canlının boynunun, yüksekteki
dallara uzanırken zamanla uzadığı varsayımında bulunmuşlardır. Evrim teorisinin bu en ünlü aldatmacalarından
biri, resimde görülen fosil deliliyle ortadan kalkmış bulunmaktadır. Çünkü zürafalar günümüzden 65 milyon yıl
önce de aynıdırlar. Bunların sürekli değişim geçiren, dallara ulaşmak için gitgide uzamaya başlayan
örneklerinden fosil kayıtlarında eser yoktur. Zürafa, bugün nasılsa, 65 milyon yıl önce de aynıdır.

yaban domuzu kafatası ve fosili
Yaban Domuzu Kafatası
Dönem: Senozoik zaman, Paleosen dönemi
Yaş: 58 milyon yıl
Bölge: Shan Dong, Çin
Darwinistler daha önce ilkel mantıklar kullanarak kendilerine taraftarlar bulabiliyorlardı. Bilimsel cehalet
ortamında çamurlu sudan zaman içinde kendi kendine proteinlerin ve nihayet hücrenin oluştuğuna, suda avlanan
ayıların bir müddet sonra yüzgeçler kazanarak balinaya dönüştüğüne, maymunların ağaçtan ağaca atlamaktan
 vazgeçip dik yürümeye karar verip insan olduklarına kitleleri inandırmak kolaydı. Genetik ve paleontoloji
bilinmediğinden, bütün bu hayali dönüşümler adeta kesin gerçekmiş gibi lanse ediliyordu. Ama şu anda Darwin
istler için durum hiç de kolay değildir. Genetik bilimi hücrenin kompleksliğini ortaya koymuştur, paleontoloji
ise canlıların değişmediğini... 58 milyon yıllık yaban domuzu kafatası fosili gibi sayısız örnek, milyonlarca
yıllık canlıların günümüzdekinden farksız bir komplekslik sergilediğini göstermektedir. Artık Darwinizm'in,
insanları aldatması mümkün değildir.

antilop kafatası ve fosili
Antilop Kafatası
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Da Quing, Hei Long Jiang, Çin
Bu canlıların 50 milyon yıl önceki örnekleri kusursuz şekilde muhafaza olmuştur. Milyonlarca yıllık bu örnek,
antilopların hiçbir değişime uğramadıklarını, bir başka canlıdan türemediklerini, evrimleşmediklerini
göstermektedir. Tıpkı milyonlarca yıllık zebralar, kurtlar, kaplanlar, tilkiler gibi bu canlılar da Allah'ın takdir
ettiği biçimde yaratılmış ve değişmemişlerdir. Diğer tüm canlılarda olduğu gibi, insanın hayali evrimi
hikayesinde de bunu destekleyecek tek bir ara geçiş formu bulunmamaktadır. Kısacası, evrimcilerin bu sahte
iddiası tüm diğer  iddiaları gibi geçersizdir; yeryüzünde hiçbir canlı evrim geçirmemiştir.

çita kafatası ve fosili
Çita Kafatası 
Dönem: Senozoik zaman, Miosen dönemi
Yaş: 7.3 milyon yıl
Bölge: Shan Dong, Çin
Darwinistler, maymunların bazı davranış biçimlerine bakarak, insanlarla maymunların sözde ortak bir atadan
geldiklerini iddia ederler. Buna göre, maymunlar günün birinde ağaçlardan inmeye, dik yürümeye, konuşmaya,
 şarkı söylemeye, beste yapmaya, binalar inşa etmeye, bilimsel keşiflerde bulunmaya karar vermiş ve
insana dönüşmüşlerdir. O zaman benzer bir hayali dönüşümün diğer hayvanlar için de geçerli olması gerekir.
 Örneğin çitalar da, çok hızlı koştukları için, günün birinde olimpiyat kazanan bir insana dönüşmeye karar
verebilir ve kendi kendilerine yapılarını tamamen değiştirebilirler. Ancak, bilimsel verilere bakıldığında
çitaların, kaplanların, kurtların, tilkilerin, aslanların, leoparların kısaca tüm hayvanların değişmediği
görülmektedir. Aynı değişmezlik maymunlar ve insanlar için de geçerlidir. Maymunlar hep maymun, insanlar hep
 insan olarak var olmuşlardır.

yer köpeği kafatası ve fosili
Yer Köpeği Kafatası
Dönem: Meozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 88 milyon yıl
Bölge: Yun Nan, Çin
Darwin, canlıların değiştiğini sanıyordu. Ona göre insan da dahil olmak üzere tüm canlılar birbirlerinden
türemişler ve bugünkü görünümlerine kavuşmuşlardı. Darwin, 19. yüzyıl biliminin kendi hipotezine delil
sunamadığını düşünerek, teorisine göre "olması gereken" ara fosillerin sonraki yıllarda ortaya çıkacağına
inanmıştı.
Darwin'in sıkı takipçileri bu mirası sahiplendiler. O zamandan bu zamana kadar, Darwin'in bulunacağına inandığı
 ara fosilleri arayıp durdular. Fakat Darwin'in yanıldığını anlamak uzun sürmedi. Fosil kayıtlarının ortaya
çıkardığı değişmemiş canlılar, Darwinizm'i kesin olarak ortadan kaldırdı. Günümüzde artık ideolojik olarak ayakta
 tutulmaya çalışılan bu batıl inanca bir büyük darbe de, resimde görülen 88 milyon yıllık yer köpeği kafatasıdır.

tazmanya canavarı kafatası ve fosili
Tazmanya Canavarı Kafatası
Dönem: Senozoik zaman, Oligosen dönemi
Yaş: 32 milyon yıl
Bölge: An Hui, Çin
İngiliz paleontolog Derek W. Ager, fosil kayıtlarının evrim teorisi açısından ne kadar ciddi bir sorun olduğunu
şöyle anlatır:
"Sorunumuz şudur: Fosil kayıtlarını detaylı olarak incelediğimizde, türler ya da sınıflar seviyesinde olsun, 
sürekli olarak aynı gerçekle karşılaşırız; kademeli evrimle gelişen değil, aniden yeryüzünde oluşan gruplar 
görürüz." (Derek A. Ager, "The Nature of the Fossil Record", Proceedings of the British Geological Association, cilt 87, 1976, s. 133)
Canlıların herhangi bir kademeden yani ara aşamadan geçmediğini belgeleyen fosillerden biri de, resimdeki
32 milyon yıllık Tazmanya canavarı kafatasıdır.

kaplumbağa ve fosili
Kaplumbağa
Dönem:Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 98 milyon yıl
Bölge: Shan Li Dağı, Çin
Canlı türlerinin sürekli değişerek birbirlerinden türediklerini ve ilerleme kaydettiklerini iddia eden Darwinistlerin,
tüm canlı türlerinde görülen değişmezliği nasıl açıkladıkları bir muammadır. İnsanın sözde maymundan türediğini
öne süren evrim teorisinin, maymunların yaşadığı hayali insana dönüşüm sürecinin bir benzerini, neden diğer
 canlıların da yaşamadığını açıklaması gerekir. Fakat evrimciler tarafından bu soruya verilecek akılcı ve mantık
lı bir cevap yoktur. Kuşlar değişmemiştir; gergedanlar, tilkiler, sırtlanlar değişmemiştir; resimdeki bu
kaplumbağa 98 milyon yıldır değişmemiştir. İnsan da değişmemiştir. Darwinistlerin sürekli telkin ettikleri,
"Canlılar değişerek gelişirler ve başka canlılara dönüşürler" iddiası büyük bir yalandır.

kutup ayısı  kafatası ve fosili
Kutup Ayısı Kafatası
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 74 milyon yıl
Bölge: Liaoning, Çin
Sayısız yaşayan fosilin sergilendiği Yaratılış Atlası serisi ve elinizdeki bu eser, Darwinistlerin paniğini
güçlendiren, evrimin ölümünü Darwinistlere gösteren ve Darwinistlere artık insanları aldatamayacaklarını
ispat eden önemli delillerdir. Örneğin günümüz kutup ayılarından farksız olan bu 74 milyon yıllık kutup
ayısı kafatası bile tek başına, Darwinist paniği artırmak için yeterlidir.
Darwinizm'in ölümünü ilan eden bilimsel deliller arttıkça, Darwinistler "Bize bir şey olmadı" görünümüne
bürünürler. Bilimle yapamadıkları ilmi mücadeleyi propaganda yolunu kullanarak yapmaya çalışırlar.
Darwinizm'i çökerten çalışmaların üzerlerindeki etkisini insanlara sezdirmemeye çalışırlar. Oysa bu tavırlar,
bilinçaltlarında ne kadar büyük bir çöküş yaşadıklarını görmek için yeterlidir.

çayır kurdu kafatsı ve fosili
Çayır Kurdu Kafatası
Dönem: Meozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 65 milyon yıl
Bölge: Qing Hai, Çin
Bir canlı türü, fosil kayıtlarında hangi özellikleriyle ortaya çıktıysa, milyonlarca yıl boyunca o özelliklerini
devam ettirmektedir. Resimde görülen 65 milyon yıllık çayır kurdu gibi kitap boyunca gördüğümüz tüm
fosiller bu örneklerin sadece bir kısmıdır. Çayır kurtları, tıpkı diğer canlılar gibi, 65 milyon yıl önce de
bugünkü görünümlerine ve yapılarına sahiptirler. Bu bilgi, evrim iddiasını açıkça yerle bir etmektedir.
Canlıların tümü için geçerli olan bu durum, kuşkusuz insan için de geçerlidir. İnsan da yaratıldığı andan
itibaren insan olarak kalmış, hiçbir değişime uğramamıştır. Bu kadar canlı evrim iddiasını açıkça reddederken
Darwinistlerin insanın sözde evrimi hakkında senaryolar yazmalarının  bilimsel hiçbir geçerliliği yoktur.
Resimde fosilin dişleri detaylı olarak görülmektedir. Bu detay, 65 milyon yıl önceki çayır kurtlarıyla, 
günümüzde yaşayanların hiçbir farkının olmadığını gösteren delillerden biridir.

Sassafras yaprağı ve fosili
Sassafras Yaprağı
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 54-37 milyon yıl
Bölge: Cache Creek Oluşumu, Kanada
En bilinen Darwinist propagandalardan biri de "Evrim teorisine inanmayan dogmatiktir", "Evrim teorisine
inanmayan bilimsel değildir" şeklindeki asılsız sloganlardır. Oysa bu, evrimcilerin "bilim"den ne anladıklarıyla
ilgili ön yargılı bir yorumdur. Darwinist zihniyetin bahsettiği bilim, araştıran, inceleyen ve bulguları tarafsız
olarak değerlendirip, bu bulguların gösterdiği sonuçları kabul eden bir bilim değildir. Darwinistlere göre
bilim, kendi inançlarını ve düşüncelerini doğrulamak zorundadır ve ortaya çıkan sonuçlar evrimcilerin
dogmalarına uygun şekilde çarpıtılarak yorumlandığı sürece kabul edilebilir. Diğer bir deyişle evrimciler
bulguları değil, ön yargılı yorumlarını bilim gibi lanse ederler. Darwinist bilim, doğruyu arama çabası değil,
doğruyu yönlendirme ve çarpıtma çabasıdır.

katsura ağacı yaprağı ve fosili
Katsura Ağacı Yaprağı
Dönem: Senozoik zaman, Paleosen dönemi
Yaş: 65-54 milyon yıl
Bölge: İspanya
Fosil kayıtlarının ortaya koyduğu en önemli bilgilerden biri, türlerin sahip oldukları tüm özelliklerle
eksiksiz olarak bir anda ortaya çıkmalarıdır. Yani, fosil bulgularında herhangi bir ilkel varlıktan gelişmiş ve
tüm uzuvlarını yavaş yavaş kazanmış bir türün izine rastlanmaz. Her bir tür, ilk ortaya çıktığı andan itibaren
eksiksizdir ve eğer soyunu devam ettirmişse, bugünkü haliyle tıpatıp aynıdır. The Origin of Species Revisited
adlı kitapta bu gerçeğin, Darwinizm için ne kadar ciddi bir çıkmaz olduğu şöyle anlatılır:
"Türlerin bütün gruplarının, belirli formlarda aniden belirmesi bazı paleontologlar tarafından tartışılmıştır.
Örneğin, Agassiz, Pictet ve türlerin gen transferine kesinlikle karşı olan Prof. Sedgwick bu paleontologlardan
birkaçıdır. Aynı soya veya familyaya ait olan sayısız tür eğer hayata bir kerede başlamışlarsa, doğal seleksiyonla
 yavaş yavaş değişiklikler sonucunda nesil oluştuğuna dair olan teoriye (evrime) öldürücü bir darbe vurulmuş
oluyor." (The Origins of Species Revisited, s. 46)

Dişbudak yaprağı ve fosili
Dişbudak Yaprağı
Dönem: Senozoik zaman, Miosen dönemi
Yaş: 23-5 milyon yıl
Bölge: İspanya
Eğer Darwinistler iddia ettikleri gibi bilimden yana bir tavır içidelerse, o zaman, kendi ideolojileri doğrultusunda
bulunması gereken verilere yani hayallerine göre değil, bulunmuş verilere ve elde edilen somut bulgulara göre
hareket etmek zorundadırlar. Bugün paleontolojinin ortaya koyduğu somut gerçek ise, canlı türlerinin aniden ortaya
 çıktıları ve soyları devam ettiği müddetçe hiç değişmedikleridir. Bunun anlamı açıktır: Canlılık evrim
geçirmemiştir. Tüm evren gibi canlılık da Kerem sahibi olan Allah'ın eseridir.
Resimdeki 23-5 milyon yıllık dişbudak ağacı yaprağı da bu gerçeği bir kez daha herkese hatırlatmaktadır.

bataklık mersini ve fosili
Bataklık Mersini
Dönem: Senozoik zaman, Oligosen dönemi
Yaş: 30 milyon yıl
Bölge: Fransa
Darwinistler bilimsel bulgularla tartışmak yerine propaganda yöntemlerine başvurmayı, düşünce özgürlüğünü
sınırlayarak evrimi yıkan eserleri yasaklatmayı, çoğu zaman kendilerince alaycı üsluplar kullanarak kamuoyunu
 etki altına almayı tercih ederler. Bunun için çoğu zaman psikolojik harp teknikleri kullanırlar.
Oysa evrimcilerin yapması gereken, karşılarındaki kişiyi hiç dinlemeden, ortaya konulan belgeleri ve delilleri
incelemeye bile gerek duymadan iftiralara, hakaretlere ve suçlamalara başvurmak değildir. Eğer teorilerine
güveniyorlarsa, ellerinde bilimsel bulgular varsa bu bulguları ortaya koymaları ve karşı tarafı fikren etkisiz hale
getirmelidirler. Ancak bugüne kadar bunu yapamamışlardır ve bundan sonra da yapmaları mümkün değildir:
çünkü Darwinistlerin ellerinde teorilerine destek olabilecek bir tane bile delil yoktur.

hurma yaprağı ve fosili
Hurma Yaprağı
Dönem: Senozoik zaman, Oligosen dönemi
Yaş: 40 milyon yıl
Bölge: Fransa
Darwinistlerin bilim dışı iddialarına göre bir hurma ağacı, bir çam ağacı, bir kaktüs, bir orkide, bir karanfil, bir
gül, bir vişne ağacı, çimen, eğrelti otu kısaca tüm bitkiler aynı hayali ortak ataya sahiptir. Bu ortak atanın nasıl
bir yapıya sahip olduğu ve bu kadar farklı bitkinin hangi aşamalardan geçerek birbirlerinden ayrılıp günümüzdeki
hallerini aldığı soruları ise, evrimciler için bilimsel olarak cevapsızdır. Cambridge Üniversitesi'nden evrimci
botanikçi E.J.H. Corner, evrimcilerin bitkilerin kökeni konusundaki cevapsızlığını şöyle itiraf eder:
"Ön yargısız olarak baktığımda halen fosil kayıtlarının özel bir yaratılışın lehine olduğunu düşünüyorum...
Bir orkidenin ve palmiyenin nasıl olup da aynı kökene sahip olduğunu hayal edebiliyor musunuz ve bu hayalimi
zi destekleyecek bir delilimiz var mı? Evrimciler bu konuya cevap verebilmek için hazırlıklı olmalıdır, ancak
çoğunun bu konuyla ilgili bir sorgulama karşısında tamamen teslim olacağına inanıyorum." (MacLeod, A.M. and
Cobley, L.S., Contemporary Botanical Thought, Quadrangle Books, 1961, Chicago, s. 97)

21. yüzyılın bilim ve teknoloji seviyesi, Corner'ın korkusunun gerçeğe dönüşmesini sağlamıştır. Başta fosil
 kayıtları olmak üzere sayısız bilimsel bulgu sadece botanik alanında değil, tüm bilim dallarında Darwinizm'i
büyük bir çıkmaza sokmuştur. Darwinistler son bir çırpınışla teorilerini ayakta tutmaya, kendilerince
karşılaşabilecekleri sorulara cevaplar hazırlamaya çalışmakta, ne var ki tek bir tane bile bilimsel cevap
bulamamaktadırlar.

arakorya kozalağı ve fosili
Arokarya Kozalağı
Dönem: Mezozoik zaman, Jura dönemi
Yaş: 170 milyon yıl
Bölge: Arjantin
Arokaryaların 170 milyon yıldır en küçük bir değişikliğe dahi uğramadığının ispatı olan resimdeki fosil
karşısında Darwinistler sessiz kalmaya mahkumdur. Darwinistlerin fosil kayıtları karşısındaki sessizliğini ve
"utancını" ünlü evrimci Stephen Gould şöyle dile getirmektedir:
"Durağanlığın karşıkonulamaz varlığı, fosil kayıtlarının utanç verici yönlerinden biri haline gelmiştir."
(S. J. Gould, ‘Cordelia's Dilemma', Natural History, Şubat 1993, s.15)

Darwinistlerin fosil kayıtları karşısında utanç duymalarının sebebi, yaklaşık 150 yıldır sürdüregeldikleri yalanın
 deşifre olmasıdır. On yıllardır canlıların sözde aşama aşama değişerek bugünkü hallerine kavuştukları
masalını anlatan ve kitleleri bilim tarihinin belki de en büyük sahtekarlıklarından birine inandıran Darwinistler,
 fosil kayıtlarının ortaya koyduğu gerçek karşısında mahçup olmakta haklıdırlar. Bundan sonra olması
gereken, bu mahcubiyetin onları doğruya yönlendirmesi ve bile bile bir yalanın peşinden gitmekten
vazgeçmeleridir.

saçlı meşe yaprağı ve fosili
Saçlı Meşe Yaprağı
Dönem: Senozoik zaman, Pliosen dönemi
Yaş: 5.3-1.8 milyon yıl
Bölge: Bulgaristan
Evrimci bir kitabı ya da yazıyı okuduğunuzda bir çok hikayeyle karşılaşırsınız. Bu hikayelerde gerçekleşmesi
asla mümkün olmayan, bilimsel olarak da gerçekleşmemiş olduğu ispatlanmış süreçler uzun uzun anlatılır. Bir
çamur yığınının içinde ilk canlı hücrenin nasıl ortaya çıktığı, balıkların bir gün nasıl karaya çıkmaya karar
verip yüzlerce farklı türe dönüştüğü, sürüngenlerin günün birinde nasıl uçmaya karar verdiği gibi bilimsellikten
uzak, bilim kurgu hikayeleri okursunuz. Bu hikayelerin baş kahramanı ise kör tesadüflerdir. Gordon Taylor,
The Great Evolution Mystrey kitabında konuyla ilgili şunları söyler:
"Evrim tarihi bu tür (hayali) değişikliklerle doludur, hatta yalnız bunlardan ibaret olduğu bile söylenebilir. 
Pullar tüylere dönüşür. Bacaklar kanat olur. Mideler hava keselerine değişir. Hatta biyokimya süreçleri 
seviyesinde değişmeler ve düzenlemeler de meydana gelir. Darwinizmin bu mucizeler hakkında 
söyleyebileceği tek şey tesadüf eseri olduklarıdır."
Oysa tesadüfün, akıl ve bilinç gerektiren hiçbir düzenleme yapamayacağı açıktır. Mantıklı düşünen bir insan,
canlılardaki çeşitliliğin ve kompleksliğin kör tesadüflerin eseri olduğunu kabul edemez. Tesadüfler, rengarenk
çiçekleri, birbirinden lezzetli sebzeleri ve meyveleri, ceylanları, tavşanları, kaplanları, kuşları, karıncaları,
medeniyet inşa eden insanları meydana getiremez. Canlılık ve etrafımızda gördüğümüz herşey üstün akıl ve
eşsiz sanat sahibi, güçlü ve kudretli olan Yüce Allah'ın eseridir.

ardıç dalı ve fosili
Ardıç Dalı
Dönem: Senozoik zaman, Pliosen dönemi
Yaş: 5-1.8 milyon yıl
Bölge: Bulgaristan
Bazı çevreler tarafından sürekli bilimsel bir gerçekmiş gibi lanse edilen evrim teorisi, 20. yüzyılın başından
beri arka arkaya öldürücü darbeler almıştır. Ne var ki bu darbeler kamuoyundan özenle saklanır. Darwinistler,
 sürekli "birşey olmamış" edasında propagandalarına devam ederler. Yaratılış'ın delili olan sayısız fosil
karşısında tek bir cümle bile sarf etmez, aynı masalları anlatmaya devam ederler. Evrimci propagandanın en
dikkat çekici yönlerinden biri ise, anlatılanların neredeyse hiçbir zaman bilimsel bulgularla desteklenmesine
ihtiyaç duyulmamasıdır. Phillip Johnson bu gerçeği şöyle dile getirir:
"Bu spekülasyonu deneysel ya da fosil kanıtlarıyla doğrulamaya ihtiyaç yoktur. Darwinistler için sadece
süreci hayal etmek, gerçekleşmiş olması gereken şeyleri onaylamak için yeterlidir." (Phillip Johnson,
Objection Sustained, s. 23)

Aslında bu durum bile tek başına Darwinistlerin çaresizliğinin ispatıdır. Darwinistler sadece hayal güçlerine
dayanmak zorundadırlar, çünkü bilimsel veriler onlara teorilerini savunabilecek bir bilgi sunmaz. Resimdeki
 ardıç dalı gibi sayısız fosil örneğinde olduğu gibi kanıtlar, evrimin yaşanmadığını söylemektedir. Darwinistler
 de bu nedenle, bu delilleri gündeme getirmektense, hayal dünyasında yaşamayı tercih ederler.

üvez ağacı yaprağı ve fosili
Üvez Ağacı Yaprağı
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Kanada
Günümüzdeki üvez ağaçları nasılsa, bundan 50 milyon yıl önce yaşamış üvez ağaçları da öyledir. Yani, 50 milyon
 yıl öncesinde evrimcilerin iddia ettiği gibi ilkel, yarı gelişmiş garip hayvanlardan ve bitkilerden oluşan bir
dünya yoktur. 50 milyon yıl öncesinin dünyası, aşama aşama gelişen canlılarla dolu değildir. O zaman yaşayan tüm
canlılar, tıpkı bugün olduğu gibi, tüm fiziksel özellikleri, uzuvları, yapılarıyla tam ve eksiksizdir, görünümleriyle
de bugünkünün aynısıdır. Resimdeki fosil bu gerçeğin apaçık bir göstergesidir.

elma ağacı yaprağı ve fosili
Elma Ağacı Yaprağı
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Kanada
Vişnelerin hep vişne olması gibi, elmalar da hep elma olarak var olmuşlardır. Elmaya benzer garip bir meyveden
türeyerek, günümüzdeki elmayı meydana getirmemişlerdir. Darwin'in bundan yaklaşık 150 yıl önce ortaya
 attığı, canlı türlerinin küçük değişikliklerle birbirlerinden türeyerek meydana geldikleri iddiası, aradan
geçen bunca zamana rağmen halen delilsizdir. Ünlü evrimci Richard Dawkins, evrimciler için "acı" olan bu
gerçeği şöyle kabul etmektedir:
"Charles Darwin'in Türlerin Kökeni adlı kitabının basımının üzerinden 125 yıl geçmiş olmasına ve hayvanlar ve
bitkiler hakkındaki bilgilerimiz Darwin'den daha fazla olmasına rağmen, hala küçük değişikliklerle gelişmiş
 tek bir kompleks organın var olduğunu bilmiyorum. Böyle bir örneğin bulunabileceğini de sanmıyorum..."
 (Richard Dawkins, Kör Saatçi, s.91)

karayemiş yaprağı, cherry laurel, fosil
Karayemiş Yaprağı (Cherry laurel)
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Kanada
Günümüzden 50 milyon yıl önce de karayemiş ağaçları tıpkı günümüzdeki halleriyle varlıklarını devam
ettiriyorlardı. Darwinistler doğruyu söylüyor olsaydı, günümüzdeki karayemiş ağaçlarının geçmişte yaşamış
olanlara hiç benzememesi ya da sadece bazı yönleriyle benzemesi gerekirdi. Üstelik elde edilen diğer
fosillerde, geçmişteki karayemişlerin günümüzdeki karayemişlere nasıl dönüştüğünü de izlememiz
lazımdı. Ancak Darwin'den bu yana yaklaşık iki asırdır, evrimcilerin hayalindeki bu süreci gösteren somut bir
bulgu elde edilememiştir. Elde edilen tüm bulgular karayemişlerin hep karayemiş olarak var olduklarını,
evrim geçirmediklerini, yaratıldıklarını ortaya koymaktadır.

tarpun ve fosili
Tarpun 
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 110 milyon yıl
Bölge: Brezilya
Missing Links (Kayıp Halkalar) isimli kitabında Robert A. Martin şöyle demektedir:
"Eğer Yaratılışçılık doğru ise, bir ata-torun ilişkisinden veya herhangi bir evrimsel gelişmeden söz edilemez.
Evrim modeli doğru ise, oldukça yüklü sayılabilecek fosil kayıtlarıyla birlikte, tüm seviyelerde ve kronolojik
sıralamada ara geçiş formlarının bulunması gerekir." (Robert A. Martin, Missing Links: Evolutionary Concepts
and Transitions Through Time, Jonesa and Barlett Publishers, UK, 2004, s. 8)

Bu kitapta sadece birkaçına yer verdiğimiz fosil örneklerinin hepsi, istisnasız olarak canlılar arasında
herhangi bir ata-torun ilişkisi olmadığını, her bir türün kendine has özelliklerle bir anda ortaya çıktığını
göstermektedir. Öte yandan 150 yıldır yapılan kazı çalışmaları ortaya bir tane bile yarım canlı örneği, yani
ara geçiş fosili koyamamıştır. Bu durumda, evrimin geçersiz, Yaratılış'ın ise reddedilmesi mümkün olmayan bir
gerçek olduğu açıktır.

Monacanthus ve fosili
Monacanthus 
Dönem: Senozoik zaman, Pliosen dönemi
Yaş: 4 milyon yıl
Bölge: İtalya
Monacanthus balıkları, tropikte veya subtropikte yaşayan Monacanthidae familyasına dahildirler. Bu
familyaya dahil olan bilinen 107 tür vardır. Türlerin pek çoğunun ana özelliklerinden biri, iyi birer kamuflaj
ustası olmalarıdır. Saklanmak için kolaylıkla renklerini değiştirip bulundukları ortamda tamamen
gizlenebilir ve bu yolla kendilerini düşmanlarından korurlar.
Resimdeki Monacanthus fosili 4 milyon yıllıktır ve söz konusu canlıların evrim geçirmediğinin açık bir ispatıdır.
Canlılar, Darwinistlerin iddia ettiği gibi sürekli değişim geçirerek birbirlerinden türememişlerdir. Evreni
ve tüm canlıları Yüce Allah yaratmıştır.

ahtapot ve fosili
Ahtapot
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 95 milyon yıl
Bölge: Hjoula, Lübnan
Yüksek öğrenme kapasitesine sahip oldukları laboratuvarlarda test edilmiş olan ahtapotlar, aynı zamanda
 birer kamuflaj ustasıdırlar. Kamuflaj yetenekleri, bu iş için özel olarak yaratılmış deri hücrelerine
bağımlıdır. Deri hücrelerinin renk değiştirme, ışık geçirmezlik ve yansıtma gibi özellikleri sayesinde, hem
düşmanlarından korunabilir hem de diğer ahtapotları tehlikeye karşı uyarabilirler. Bazı ahtapotlar sadece
renk değiştirmekle kalmaz, diğer deniz canlılarını taklit ederek de kendilerini kamufle ederler. "Mimik
ahtapotları" olarak adlandırılan bu tür ahtapotlar, aslan balığı ve deniz yılanı gibi ürkütücü deniz canlılarının
görünümünü taklit ederler.
Peki ahtapotlar, evrimcilerin iddia ettikleri gibi sahip oldukları bu özellikleri aşama aşama, uzun zaman
dilimleri içinde mi kazanmışlardır? Diğer bir deyişle, ilk var olan ahtapotlar bugünkü ahtapotlardan çok farklı,
ilkel görünümlü, eksik organlı, tam gelişmemiş garip canlılar mıdır? Bunu anlamanın en önemli yollarından
biri ahtapotların fosil kayıtlarını incelemektir. Fosil kayıtlarını incelediğimizde, ne kadar eskiye gidilirse
 gidilsin, hep günümüzdeki ahtapotların aynısı olan fosil örnekleriyle karşılaşırız. Bu da evrimcilerin iddialarının
gerçek olmadığının en önemli delilidir. Ahtapotlar evrim geçirmemiş, sahip oldukları tüm özelliklerle üstün güç
ve akıl sahibi Allah tarafından yaratılmışlardır.

denizatı ve fosili
Denizatı  
Dönem: Senozoik zaman, Pliosen dönemi
Yaş: 4 milyon yıl
Bölge: İtalya
Denizatının başı, vücuduna dik açıyla yerleştirilmiştir. Başka hiçbir balıkta bu özellik yoktur. Bu nedenle
denizatları vücutları dik olarak yüzer, başlarını yukarı ve aşağı hareket ettirebilirler. Ancak başlarını
 iki yanlarına doğru hareket ettiremezler. Bu özellik diğer canlılarda olsa, başlarını sağa-sola çeviremedikleri
 için problem yaşayabilir, her türlü tehlikeye karşı açık olabilirlerdi. Fakat denizatları sahip oldukları özel
vücut yapısı sayesinde böyle bir problem yaşamazlar. Denizatlarının gözleri birbirinden bağımsız, her yöne
serbestçe hareket edebilecek ve dönerek her tarafı rahatlıkla seyredebilecek şekilde yaratılmıştır.
Bu yüzden kafalarını iki yana çeviremeseler de etraflarını rahatlıkla görebilirler.
Eğer Darwinistlerin iddiaları doğru olsaydı, denizatları yapılarına uygun olan göz yapısını geliştirene kadar
çoktan elenip gidecek ve bugüne asla ulaşamayacaklardı. Başı dik olan ama arkasını göremeyen bir
denizatının hayatta kalması mümkün olamayacak, dolayısıyla soyunu da devam ettiremeyecekti. Açıktır ki,
denizatları ilk varoldukları andan itibaren, eksiksiz olarak, bugün sahip oldukları tüm özelliklere sahiptir.
Başlarının vücutlarına dik açıyla yerleştirilmiş olması, gözlerinin her yöne bağımsız olarak hareket edebilmesi
ve diğer tüm fonksiyonlarıyla beraber bir anda var olmuşlardır. Bunun da anlamı, diğer tüm canlılar gibi
denizatlarının da evrim geçirmediği, yaratıldığıdır.

Polyipnus ve fosili
Polyipnus
Dönem: Senozoik zaman, Oligosen dönemi
Yaş: 35 milyon yıl
Bölge: Polonya
Sternoptychidae familyasına dahil olan Polyipnus cinsi balıklar, Darwinizm'in bir spekülasyondan ibaret olduğunu
ispatlayan canlılardan biridir. Bundan 35 milyon yıl önce yaşamış Polyipnus'larla, günümüzde yaşayan örnekleri
arasında hiçbir fark yoktur.

fundulus ve fosili, killfish
Fundulus (Killfish)
Dönem: Senozoik zaman, Pliosen dönemi
Yaş: 3 milyon yıl
Bölge: Lahontan Yatakları, Nevada, ABD
Evrimciler, Darwin'in ortaya attığı teoriyle yaşamın ve canlı türlerinin nasıl ortaya çıktığı sorusunu
cevapladığını iddia ederler. Nitekim materyalistlerin ve ateislerin, evrim teorisini böyle körü körüne
sahiplenmelerinin sebebi de budur. Evrim teorisiyle birlikte canlılığın oluşumuna Yaratılış dışında bir
cevap bulunduğunu sanmaktadırlar. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Darwin'in iddiaları kendi yaşadığı
dönemde de sonrasında da bilimsel hiçbir veriyle desteklenmemiştir. Tam tersine bilim, Darwin'in
senaryosunun imkansız olduğunu ispatlamıştır. Kısaca, canlılığın oluşumunun Yaratılış dışında hiçbir bilimsel
ve akılcı cevabı yoktur. Nitekim evrimci paleontolog George Simpson da Darwin'in teorisinin hiçbir soruyu
cevaplayamadığını şu sözlerle itiraf etmektedir:
"Darwin, kitabının (Türlerinin Kökeni) adıyla ifade edilen soruyu cevaplamaktan aciz kalmıştır."
(Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystrey, s. 140)

asker balığı ve fosili
Asker Balığı  
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 95 milyon yıl
Bölge: Lübnan
Fosil kayıtları, canlıların on hatta çoğu zaman yüz milyonlarca yıldır hiç değişmediklerini, yani evrim
geçirmediklerini göstermiştir. Bu açık gerçek, Darwinizm için ciddi bir sorundur ve pek çok evrimci de bu
durumun farkındadır. Örneğin evrimci paleontolog Steven M. Stanley, Darwinist açıklamaların fosillerle
uyuşmadığını şu sözlerle ifade eder:
"Uzun süredir kapalı bir kutu olarak kalan fosil kayıtları bugün artık bizleri, evrimin bu geleneksel
anlayışını yeniden gözden geçirmeye mecbur etmektedir. Artık ortaya çıkmıştır ki saysız canlı türü,
milyonlarca yıldır gözle görülen herhangi bir evrim geçirmeden yeryüzünde varlığını devam ettirmektedir."
(Steven M. Stanley, The New Evolutionary Timetable, 1981 New York, s. 3)

Evrimcileri, Darwinizm'i "yeniden gözden geçirmeye mecbur eden" sayısız fosilden biri de resimdeki 95 milyon
yaşındaki asker balığı fosilidir. 95 milyon yıldır en küçük bir değişiklik dahi geçirmeyen asker balıkları, evrimi
yalanlamaktadır.

sincap balığı ve fosili
Sincap Balığı
Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Monte Bolca, İtalya
Fosil kayıtlarına bakıldığında evrimcilerin öne sürdüğü yavaş, aşamalı gelişimin hiçbir delili görülmez.
Canlıların sözde bir ortak atadan türediğinin de delili yoktur. Bulgular canlıların birbirlerinden türemediklerini,
soylarını devam ettirdikleri müddetçe değişmediklerini, kısacası evrim geçirmediklerini ortaya
koymuştur. Bu gerçek Oxford Üniversitesi'nden zoolog Mark Pagel tarafından şöyle açıklanır:
"... Ancak fosil kayıtlarında, Darwin ve Lyell'in umut ettiği yavaş, yumuşak ve düzenli değişikliklerin
yerine, Yaratılış'ı hatırlatan ani patlama şeklinde beliren değişimler, neredeyse yoktan ortaya çıkan yeni
türler ve milyonlarca yıl boyunca devam eden değişmezlik var."
(Mark Pagel, "Happy accidents?," Nature 397:665, 25 Şubat 1999)

kurt ringa ve fosili
Kurt Ringa
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 95 milyon yıl
Bölge: Hakel, Lübnan
Fosiller evrimin iddialarını yerle bir ettiği içindir ki, çoğunlukla evrimciler tarafından göz ardı edilmekte ya da
üzerlerinde çeşitli oynamalar yapılarak evrimci propagandaya alet edilmeye çalışılmaktadır. Ancak son
dönemlerde Yaratılış'ın delili olan yüzlerce fosilin sergilerle, kitaplarla, internet siteleriyle ortaya çıkarılması,
evrimcilerin içinde bulunduğu açmazı tüm açıklığıyla gözler önüne sermiştir. Fosilleri ve yaşayan örneklerini
yanyana gören insanlar, ek bir açıklamaya bile gerek kalmadan, evrimin yalan olduğunu hemen anlamaktadır.
Evrimcileri paniğe sürükleyen sebep de budur. Evrimciler, bu defa geri dönüşü mümkün olmayan şekilde,
teorilerinin dünya çapında çöktüğünü görmekte ve acı içinde bu çöküşü seyretmektedirler. Evrim teorisinin
çöküşünün delillerinden biri de resimdeki 95 milyon yıllık kurt ringası fosilidir.

tang balığı ve fosili
Tang Balığı
Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 95 milyon yıl
Bölge: Hakel, Lübnan
Wendell R. Bird, The Origin of Species Revisited adlı kitabında, evrim teorisinin ara form iddiasının hayali
bir hikayeden ibaret olduğunu şöyle ifade ediyor:
"... Jeolojik kayıt en baştan söylenen şeyi bir daha vurguluyor: Farklı jeolojik dönemlere ait türler arasında
yaşadığı varsayılan ara formlar hayali şeylerdir, yalnızca teoriyi desteklemek için ortaya atılmıştır."
(Wendell R. Bird, The Origin of Species Revisited, Thomas Nelson Inc, Aralık 1991, s. 44)
Bugüne kadar yapılan fosil araştırmaları, evrimcilerin iddialarına destek olabilecek, herhangi bir ara form
örneği ortaya koymamıştır. Türler arasında sözde ata-torun ilişkisi olduğunu gösteren bir fosil de
bulunamamıştır. Örneğin bulunan hiçbir tang balığı fosili yarım, az gelişmiş, organlarının bazısı oluşmuş
bazısı oluşmamış değildir. Ne kadar geriye gidilirse gidilsin, elde edilen her tang balığı fosili bugün
yaşayan tang balıklarıyla birebir aynı özellikleri taşımaktadır. Resimdeki 95 milyon yıllık tang balığı fosili de bu
gerçeğin delillerindendir.

karides ve fosili
Karides 
Dönem: Mezozoik zaman, Jura dönemi
Yaş: 150 milyon yıl
Dönem: Solnhofen Oluşumu, Almanya
Eğer karideslerin, evrimcilerin iddia ettiği gibi hayali bir ilkel atası olsaydı bu hayali atanın nasıl bir varlık
olduğunun izlerini fosil kayıtlarında görmemiz gerekirdi. Ancak fosil kayıtları böyle bir atanın yaşadığına dair
en küçük bir kanıt bile ortaya koymamaktadır. Üstelik, karideslerin geçirdiği sözde evrimsel aşamaların da
fosil kayıtlarında hiçbir izi yoktur. Yani, karidesi andıran ama günümüz karideslerin sahip oldukları özellikleri
n henüz hepsini kazanmamış herhangi bir "karidesimsi" fosili hiç bulunmamıştır. Bulunan tüm fosillerde
karidesler, yaşları ne olursa olsun, günümüzdeki karideslerin aynısıdır. Resimdeki 150 milyon yaşındaki
 karides de, bugün yaşayan karideslerin sahip oldukları tüm özelliklere eksiksiz sahiptir. Akıl ve mantık
sahibi hiçbir insan, bu koşullar altında karideslerin "evriminden" bahsedemez. Diğer tüm canlılar gibi
karidesler de evrim geçirmemişlerdir. Canlılık, kerem ve izzet sahibi olan Allah'ın eseridir.

mavi mezgit ve fosili
Mavi Mezgit
Dönem: Senozoik zaman, Miosen dönemi
Yaş: 5 milyon yıl
Bölge: Marecchia Nehri Oluşumu, İtalya
San Francisco Üniversitesi'nden biyolog Dean Kenyon, evrim teorisinin iddialarının bilimsel olarak asla
desteklenmediğini şöyle ifade etmektedir:
"Gelin çok yaygın bir yanlış anlaşılmayı günyüzüne kavuşturalım. Tek bir hayvan türünün bile bir başka hayvan
 türüne tam olarak dönüştüğü, laboratuvar ortamında da sahada da gözlenmemiştir."
(Dean H. Kenyon, Brief of Appelants, Ekim 1985, s. A-16)

Kenyon'un da ifade ettiği gibi evrim senaryolarının gerçekleştiğini gösteren hiçbir somut bulgu yoktur.
Resimdeki mavi mezgit fosili örneğinde olduğu gibi sayısız bilimsel bulgu, evrimin hiçbir zaman yaşanmadığını
göstermektedir. Evrimcilerin bu bulguları görmezlikten gelmeye çalışmalarının bir manası yoktur.
Gerçeklerden kaçmak, gerçekleri değiştirmeyecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder